Logoterapi ve Varşova: Anlamın İzinde Bir Hafta
Geçtiğimiz bir haftayı Polonya’nın başkenti Varşova’da geçirdim.
Varşova Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Logoterapi
üzerine bir haftalık dersler verdim. Yolculuk, dersler, şehir… Her şey
düşündüğümden çok daha farklı ve keyifli geçti.
Logoterapi Nedir?
Logoterapi, Avusturyalı psikiyatrist Viktor Frankl’ın
geliştirdiği bir terapi yaklaşımı. Temel düşüncesi şu: İnsan ne yaşarsa
yaşasın, eğer hayatında bir anlam bulabiliyorsa, o zorluklara dayanabilir.
Frankl’ın belki de en çok bilinen sözüyle:
“Hayatında yaşamak için bir ‘nedeni’ olanlar, her
türlü ‘nasıla’ katlanabilir.”
Bu söz, Nazi toplama kamplarından sağ çıkan birinin
ağzından çıktığında çok daha derinden çarpıyor insanı. Bu anlamda Logoterapi
sadece bir teori değil; yaşanmışlıkla yoğrulmuş bir umut öğretisi aslında.
Dersler Nasıl Geçti?
Varşova Üniversitesi öğrencileri Logoterapiye oldukça
ilgiliydi. Özellikle yaşamlarında anlam arayışını sorgulayan gençler için bu
yöntem yeni bir kapı aralıyor.
Derslerde sadece teori konuşmadık elbette. Bolca
uygulama yaptık. Rol canlandırmaları, vaka analizleri, grup çalışmaları... Hep
birlikte “anlam” üzerine düşündük. Bu bir haftalık yoğun tempoda en çok
hissettiğim şey şu oldu: Anlam, evrensel bir ihtiyaç.
Varşova Üniversitesi ve
Psikoloji Bölümü
Üniversite oldukça büyük ve köklü. Ana kampüsü şehrin
tam merkezinde, tarihi binaların arasında yer alıyor. Kampüs yemyeşil, düzenli
ve huzurlu. Adeta “öğrenmeye elverişli” tasarlanmış.
Psikoloji bölümü beş yıllık bir program sunuyor. Yani
öğrenciler burada lisans ve yüksek lisansı bir arada alıyorlar.
Bölüm binası, II. Dünya Savaşı sırasında Gestapo
tarafından işgal edilmiş. Tüyler ürpertici bir geçmişi var. Neyse ki bu yıla daha ferah bir binaya taşınıyorlar.
Varşova: Beklentilerin
Ötesinde Bir Şehir
İtiraf edeyim: Varşova’dan çok büyük şeyler
beklemiyordum. Ama şehir beni yanılttı.
- Temiz ve düzenli
- Ulaşım ağı son derece başarılı
- Parklar, ağaçlar, yeşil alanlar şehirle iç içe
- Yaya ve bsiklet yolları yaygın ve düzenli
- İnsanlar saygılı, yardımsever ama biraz mesafeli (fazla samimiyet beklemeyin ama sorduğunuz her soruya sabırla yanıt veriyorlar)
İstanbul gibi kalabalık ve kaotik bir şehirden gelen
biri için Varşova adeta bir “durup nefes alma” alanı gibi geldi. Metro, tramvay
ve otobüsler gayet iyi çalışıyor. Google maps ne kadar zaman veriyorsa o kadar
sürede ulaşıyorsunuz gideceğiniz noktaya. Yorulmuyorsunuz. Zaman size kalıyor.
İstanbul sonrası böyle şehirler insana hep aynı soruyu sorduruyor.
“Bizim şehirler neden yeşil ve insan odaklı değil?”
Ne Yapmalı, Nereleri
Görmeli?
Ben hızlı dolaşmalardan pek hazzetmiyor ve anlamsız
buluyorum. Bir şehri yavaş yavaş, sindire sindire gezeceksiniz. Oturacak kahve içeceksiniz.
İnsanlarını, yaşamı gözlemleyeceksiniz.
Ama zamanınız azsa Varşova’ya iki gün ayırmanız
yeterli olur. Bu iki güne seyahat dahil değil ama. Üstelik o iki günü dolu dolu
geçirmelisiniz. Özellikle “eski şehir” kısmı kartpostal gibi.
Görmeden Dönmeyin:
- Eski Şehir (Stare Miasto)
- Pazar Meydanı
- Kale Meydanı ve Barbakan
- Krasinski Bahçeleri
- Varşova Üniversitesi Kampüsü
- Polonya Direniş Müzesi
- Fryderyk Chopin Müzesi
- Birçok anıt ve kilise
Ekstra vaktiniz varsa, Auschwitz kampını da ziyaret
edebilirsiniz. Ama bunun için en az iki gün ayırmanız gerekirmiş. Ben gidemedim
☹
Nerede Kaldım?
Varşova’nın beni şaşırtan yönlerinden biri de
fiyatları oldu. Özellikle otel fiyatları ortalamanın biraz üstünde. Ben de
merkeze 30 dakika mesafede ama ulaşımı kolay bir zincir otel olan İbis’te
kaldım.
Odalar temiz, kahvaltı sade ama doyurucu. Elbette bir
“Türk kahvaltısı” beklemeyin :) Ama gün boyu derslere girmek ve gezinmek için ihtiyacım
olan enerjiyi verdi.
Bana ne kaldı?
Bu bir haftalık Varşova deneyimi bana yine şunu
hatırlattı:
Yeni şehirler, sadece sokakları değil, düşüncelerimizi
de yeniliyor. Farklı dillerde, kültürlerde ama aynı “anlam” arayışı içinde olan
insanlarla karşılaşmak umut veriyor.
Frankl’ın şu cümlesiyle bitireyim:
“İnsanın elinden her şey alınabilir ama bir şey kalır:
Tutumunu seçme özgürlüğü.”
Varşova’dan, bu sözü biraz daha derinden hissederek
dönüyorum.
Daha çok video ve fotoğraf için İnstagram hesabıma bakabilirsiniz. Takip etmeyi unutmayın ;)
Yorumlar
Yorum Gönder