Psikoloji ve Budapeşte
Geçtiğimiz hafta birkaç ERASMUS görüşmesi ve bazı projeler için Budapeşte’deydim. Çok verimli ve güzel geçti gerçekten. Tabi en baştan sevgili Agah'ı anmalıyım. Kendisi Eötvös Loránd University da klinik psikolojide doktora yapıyor. Maşallah çok başarılı ve yardımsever. Bizim orada ışığımız oldu var olsun. Hele tam pozitif psikolojinin öncülerinden olan Macaristanlı Mihalyi’den ve “akış teorisinden” bahsederken “flow” kafenin önünden geçmek harika bir tevafuk oldu. Budapeşte’ye daha önce gitmiştim aslında. Ama biliyorsunuz, bir şehri gerçekten hissetmek için orada biraz zaman geçirmek gerek. Kahve içmek için birkaç kafeye uğramak, sabah koşturmacasına şahit olmak, akşamları sokaklarında dolaşmak lazım. Bu sefer gerçekten böyle oldu. Çünkü şehirlerin ruhunu ancak o şekilde hissedebiliyoruz. Hızla geçip gitmekle olmuyor; “Bir iki video çekeyim, birkaç fotoğraf paylaşayım” diye düşünmek, seyahatin özüyle bağdaşmıyor. Seyahatten sıhhat bulamıyoruz; bize sadece anlık görüntüler kalıyor...