Sahip olmak mı olmak mı?

Erich Fromm’un “Sahip Olmak ya da Olmak” kitabını henüz okumadıysanız en kısa zamanda listenize alın.

Fromm bu kitapta çok kadim bir tartışmayı yineler. İnsanlar, neden kendilerini sahip oldukları mal, makam ve unvanlar üzerinden tanımlar ve niye bunları fetişleştirirler?


Evet aslında haksız sayılmazsınız.
“Kendilerini tanımlayacak başka bir sermayeleri yok da ondan.”

Yine de cevap bence biraz daha karmaşık. Bunda şüphesiz yetişme biçimlerimiz ve sosyal çevremizin büyük rolü var.

Ya kapitalizm? Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir makalede, kapitalizmin bizi bitmek bilmeyen bir rekabet içinde bıraktığını yazıyordu. Bu rekabet, insanın benlik algısının değişmesine neden oluyor ve toplumsal ilişkilerimizi “ben merkezli” olacak biçimde şekillendiriyormuş.

Bahsi geçen sendromlar:
  1. Kazanç Önceliği Sendromu: Sürekli kâr ve başarı arayışı teşviki.
  2. Rekabet Sendromu: Hayatı, bir tarafın kazancının diğerinin kaybı olduğu bir rekabet olarak görme eğilimi.
  3. Sahip Olma Sendromu: Kişisel mülkiyet ve maddi varlıkları bireysel değerle ilişkilendirme ve değerleri sahiplikle değiştirme.
Peki bu etkiden ve dolayısıyla oluşan kişilik sorunlarından kurtulmanın bir yolu yok mu? Elbette var. “Sahip olmaya” değil, “olmaya” bakmak lazım. Yunus’u dinleyip “kendimizi bilmeye” yoğunlaşmak lazım. Bunun için de varlığımızı iyiler ve iyiliklerle çevrelememiz lazım. Tabi ara ara kendimizi muhasebeye de çekmek lazım. Kimiz ve nereye gidiyoruz?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Upuzun bir kitap ve film listesi

Bir Mum Yak

Mutluluk muhteşem bi şey...