Urfa ve Mardin: Ceylan Gözlü Güzel Yârim
Yıllardır aynı türküyü söylerdim.
“Turnam gidersen Mardin”e diye diye şükür kanadından tutunmama izin verdi ve
beni Mardin’e kadar uçurdu. Ah ne de iyi etti. Sayesinde “Mardin kapısından” da
atladım; dökülen liralarımı da topladım 😊
***
Biliyorsunuz; Sağlık Bilimleri Üniversitesinde öğretim üyesiyim. Üniversitemiz, Suriye Çobanbey’de tıp fakültesi açıyor. Ben de bir vesile gitmiş oldum.
Seyahat beraberinde gittiğiniz arkadaşlarla güzelleşiyor. Gruptaki dostlar muhteşemdiler. Şairimiz, doktorumuz, kimyacımız, genetikçimiz, diş hekimimiz multidispliner bir gruptuk. 😉 Ama en güzeli sohbetlerimiz ve bitmeyen gülümsemelerimizdi.
O kadar gitmişken yıllardır
gitmek istediğim Mardin’e de gideyim istedim. Tabi o büyüleyici
mekanlara tek başıma gidemezdim. Hem eşsiz, dostsuz seyahatten muhabbet çıkmaz;
değil mi?
Urfa Dağlarında
Gezer Bir Ceylan
Sanırım ilk defa Türkiye’de araba kiraladım. Alışmam zor oldu 😊 ama çok iyi yapmışım. Antep’ten Urfa’ya gittim. İstanbul’dan gelen ailemi ve dostlarımızı aldım. Önce Urfalı teyzemde kahvaltı yaptık. Tümüyle yöresel. Köz patlıcan, kırmızı biber, ayran, çorba, köy peyniri… Daha ne olsun? Allah evlerini âbad kılsın.
“Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar”
belki ama Hz. İbrahim’in orası, balıklı gölün havası çok huzurlu.
İnsanın saatlerce oralarda durup vakit geçiresi geliyor.
Urfa Kalesi, Halil-ür Rahman
Camisi, Rizvaniye Camisi, Balıklı Göl, Ayn Zeliha Gölü, Hz. İbrahim Mağarası
hepsi bir arada zaten. Hemen yakında bakırcılar çarşısı ve az uzakta Hz. Eyüp
Peygamber Camii ve makamı var. Hepsinin manevi havası çok etkileyici.
Tabi Urfa’da görülmesi gereken
daha çok yer var ama biz sadece birkaç saat kalabildik. Ben size yine de
listeleyeyim:
- Fırfırlı Kilise
- Göbekli Tepe
- Hasan Paşa Camii
- Harran Üniversitesi
- Harran Evleri
Ayrılmadan ciğer ve kebap yemeyi
unutmayın tabi. Afiyet olsun. 😊
Mardin: Güzel
Yârim
Akşama doğru Mardin için yola
koyulduk. Onca kişi zavallı turnanın kanadına tutunamazdık tabi. Arabaya
sıkıştık. 😊
Eski Mardin uzun bir cadde.
Sağında solunda tarih var. Her bir yapı birbirinde büyüleyici. Mardin Kalesi, Zinciriye
Medresesi, Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, Revaklı Çarşı, Mardin
Bakırcılar Çarşısı, Ulu Camii, Kasimiye Medresesi ve daha bir sürü yer var.
Her birine gitmeli, kana kana
kalmalı ve biraz nefes almalı. Tarihleri hakkında bir şeyler öğrenmeyi de
unutmamalı. Yoksa sadece “taşa” ve “estetiğe” bakmış olursunuz. Bakmalı
öğrenmeli ki her seyahat insanda sosyo-kültürel ve entelektüel gelişime vesile
olsun.
Kiliselerin her biri birer olağanüstü
tarihi eser. Nasıl yapılmış, nasıl bunca emek verilebilmiş bilinmez. Milattan
sonra üçüncü veya dördüncü yüz yıldan kalmalar. Deyrul Zefaran’ın etrafında ilginç
ve genzi yakan bir safran kokusu var.
Kiliselerin altında mezarlıklar
var. Papazlar öldüklerinde bir iskemleye oturtulurmuş ve mezarları öyle
kapatılırmış. Çünkü Hz. İsa gelince yatarak karşılamak olmazmış.
Bir de Mardin’e yakın yerler var tabi. Midyat mesela; büyüleyici... Mor Gabriel Kilisesi, Meryem Ana Manastırı, dizilerin çekildiği konaklar, hepsi orada.
Hükümet Kadın da Midyat'ta. Ah ne çok sevmiştim o filmi. Sermiyan Midyat’ın kulakları çınlasın. Hoş nerden duyacak ki. 😊 Adam gerçekten Midyatlıymış ya; hiç söylemiyorsunuz. Babaannesi olan Hükümet Kadına, yani Midyat’ın ilk kadın belediye başkanına dair çok şey var öğrenilecek.
Kanaatimce Midyat ve Mardin’i en
güzel yapan husus çok renklilikleri ve çok kültürlülükleri. Müslüman’ı, Süryani'si, Zerdüşt’ü,
Ezidi’si ve Hristiyan’ı; Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı ve Ermeni’si bir arada huzur ve
barış içinde yaşıyor. Düşünsenize
Türkiye kocaman bir Mardin olsa. Saygılı ve sevgi dolu.
Ya Dara? Haşmetli bir antik
kent. Uçsuz bucaksız bir ovanın ortasında. Şimdilerde bir köy. Tertemiz bir
havası var. Anlatılana göre Dara; İmparator Anastasius'un (491-518)
girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırını
Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuş.
Keşke daha iyi korunsaydı.
Köydeki bir evin kapısını çalıp
birkaç gün kalasım geldi. 😊 Zaten çocuklar “hadi bize gidelim” diyorlar
sizi görür görmez. Urfa’da da Mardin’de de insanlar çok misafirperverler. Hiç
tanımadığınız kişiler evlerine davet ediyor. “Annem çiğ köfte yapsın; buyurun”
diyor; hatta evlerinin büyüklüğünü anlatarak yatıya davet ediyorlar. Allah gönül
zenginliklerini artırsın.
Ha tabi bir de Beyaz Su
diye bir yer var. Berrak bir nehir. Akıyor boylu boyunca. Nusaybin’e yakın.
Hava güzelse çay ve yemek için çok keyifli bir yer.
Vaktiniz varsa Hasankeyf’e gidebilirsiniz
ama koca bir hüzün var orada şimdi. ☹
Yine de unutmayın. Mardin
buralara sığmayacak kadar güzel.
Nerede Kaldım ve Ne Yedim?
Urfa’dan geçtik Mardin’e. Bir
akşam Kaya Ninova’da kaldık. Tam Mardin’in tarihi kendinin ortasında.
Harika bir lokasyonu var. Göreceğiniz bütün alanlar otelin etrafında.
Kalınabilir. Ama itiraf etmeli ki o otel çok daha güzel olabilir.
İki akşam da yeni açılan bir otelde
kaldık. Otel Raymar. Eski Mardin'den inince hemen yeni kente yakın. Güzel
bir konumu var Raymar’ın da. Yeni. Daha çok gelişecektir. Restoran’ı ve kafesi harika.
Odaları tertemiz ve fiyat açısından uygun. Üstelik personeli de çok güler yüzlü
ve ilgili. Tavsiye ederim.
Ne mi yedim? Valla yemek
mühim efendim. Mutlulukla yakın ilişkisi var. Mardin öyle çok ucuz bir yer
değil ama 😊 bakın neler yenebilir:
Lebeniye Çorbası
Kibbe
Muammara
Sembusek
Mardin Kababı
Dobo (Kaburga Dolması)
Harire Tatlısı
Mumbar
Midyat’ta, üniversite yılları arkadaşlarımdan Muharrem karşıladı bizi. Caddede bir yerde künefe tatlısı yedirdi. Kesinlikle şimdiye
kadar yediğim en hafif ve en lezzetli künefeydi.
***
Hadi ben turnaya tutunup başka
yerlere gideyim. Daha çok yer var öğrenmeye ve görülmeye değer. Belki karşılaşırız
ha?
Müthiş bir gezi anlatımı olmuş.ve gitmiş kadar oldum.��
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Abone olun; okuyun ve gezmiş olun; olmaz mı?
Sil