Atina: Kültürel Yakınlık ve Tarih



Avrupa Sosyoloji Birliği Konferansı için Atina'daydım. ESA (Avrupa Sosyoloji Birliği) sosyolojik araştırmalar için oldukça geniş katılımlı bir platform. Konferansalarına ciddi katılım oluyor. Akademik anlamda çok yönlü tartışmaların yapıldığı organizasyona hemen her ülkeden bilim insanı geliyor. Bu yıl on 13.'sünü düzenledikleri kongre için tarih ve kültür şehri Atina'yı seçmişlerdi. 



Atina ilk başta "sıradan" gibi gelse de, sokalarında kayboldukça tarihi derinlikte kayboluyorsunuz. Üstelik birçok çok açıdan Türkiye'ye benziyor. Aç kalmıyorsunuz. İmam bayıldı, biber kızartması, baklava, dolma, sarma, cacık.. bizden olan harika lezzetler var. 



Manastır meydanındaki camiyi, Agora kalıntılarını, çarşıyı ve milat öncesinden kalan tarihi sütunları gördükten sonra hemen alt sokaktaki restoranların birinde yemek yiyebilirsiniz. Sağda ve solda onlarca güzel lokanta var. Hafifçe canlı müzik çalan restoranların birinde hem dinlenir hem de etrafı temaşa etmeye devam edebilirsiniz. 

Şehrin en güzel yeri 

Atina tam bir tarih başkenti. Demokratik tartışmalarının doğuş yeri olması, agora meydanı, eski site şehirleri.. özellikle siyaset bilimciler için heyecana neden oluyor. Ol nedenle tarihe ve politik bilimlere ilgi duyanların görmesi gereken yerlerden. 

Fakat beni en çok etkileyen yer Akropolis'in , eski tapınakların olduğu tepenin hemen altındaki eski Atina sokakları... "Plaka" denen mahalle tütmüyle antik evlerden müteşekkil. Sokakları bizim Alaçatı'ya, Bodrum'a ve Ege Bölgemizdeki diğer tarihi alanlara benziyor. İnanılmaz keyifli ve güzel sokaklar ve her biri estetik harikası olan az katlı güzel evler var. 


İnsan neye üzülüyor biliyor musunuz? Belli ki, Rumlar hem bizim ellere hem oralara estetik bir kültür bırakmışlar. Yaşanılası mekanlar inşa etmişler. Neden peki, biz bu güzellikleri devam ettirmek yerine ucube binaları tercih etmişiz? Niye kocaman avlulu, iki katlı, çiçek bahçeleriyle bezenmiş evleri terk edip hayat emarasi taşımayan betonarme binalara hapsetmişiz kendimizi? 









İnanın ordan bakınca "biz bu keşmekeşte nasıl yaşayabiliyoruz" diye sormadan edemiyor insan. Atina'nın her yeri böyle az katlı evlerden oluşmuyor elbet. Ama hiç olmazsa şehrin genel görünümünde bir çelişki yok; hepsi beyaz hepsi aynı yükseklikte...



Nerde Kaldım?

Bu sefer, çok yıldızlı bir oteli tercih ettim. Ama çok memnun kaldığım söylenemez. Ya da beklentim yüksekti de ondan biraz hayal kırıklığına uğradım. 

Wyndham Grand Athens otelindeydim. Temizlikle ilgili sorunlar yaşadım ilkin. Fakat sonra bu ilk kötü intibayı gidermek için çok çaba sarfettiler; haklarını yemeyelim. Yine de personelin yavaş hareket etmesi, talep ettiğimiz bir şeyi onca geç getirmeleri anlaşılır değildi. 

Üst katında harika manzaralı bir kafesi var. Ama burda çalışanlar da çok kibirli tipler. 😞 Sanki bedaya yiyip içeceğiz. 

Ama nazik olanları da yok değildi tabi. Resepsiyonu arayıp bir şeyden şikâyet edince odama bir nezaket işareti olarak anlamlı bir not bırakmışlardı. "İlk intibanızı pozitive çevirmek için bize müsaade edin" diye yazılıydı. Hiç fena değildi doğrusu. 



Kahvaltısı harikaydı mesela. Tabi Atina olması, yemek kültürünün yakın olması bunda etkili. Kahvaltıda arzuladığınız her şey var. Afiyet olsun 😊

Resepsiyondaki meyveler de çok sıcak bir karşılama hissi veriyor. Açsanız iyi geliyor. 😊



Ha bi de bir otelde ütü masası ve kettle bulunması seyahati cidden kolaylaştırıyor. Hele çok çay içiyorsanız süper oluyor. Ama siz yine de sevdiğiniz çayı yanınızda götürmeyi unutmayın. 😌






Detaylar için fotoğrafları incelemeyi unutmayın.

Bir dahaki seyatte görüşmek üzere. 😇




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Upuzun bir kitap ve film listesi

Pornografi Bağımlılığı ve Endüstrisi

Yeni Film: The Two Popes (İki Papa)