Karadeniz Turu: Giresun
Daha önce bu blogda Giresunu yazmıştım. Ama o zaman sadece küçük şehir merkezini kaleme almıştım. Şimdi ise “Feride” türküsü eşliğinde dağ bayır dolaştık.
Giresun da yaylalarıyla
meşhur. Ama biz pek yayla dolaşmak istemedik. Liste uzundu ve bazı noktalardan fedakârlık
yapmak zorundaydık.
Kuzalan şelalesine doğru yola çıktık. Çok coşkulu akmasa da suyunda serinledik. Ama hemen
yukarısındaki mavi göl muhteşemdi. Hem yüzülebilirdi hem de rengiyle
insanda şaşkınlık yaratıyordu. Kayaların arasından akan maden suyu. Neler yaratmıştı
Allah!
Sonra şunu
konuştuk. İnsan; doğadan, yeşillikten, ağaçtan yani gerçeklikten uzaklaştıkça
Yaratıcı’yı da unutuyor. Çünkü Allah’ı hatırlatacak doğallık yerine insan üretimi “şeyler” dolduruyor etrafı. Düşünsenize İstanbul’u. Her tarafta koca
koca binalar var. Hangimiz mesela binaya bakıp “Allah ne güzel yaratmış?”
diyoruz? Ama yeşili, denizi, kayayı, şelaleyi ve kanyonu gördükçe içimizden bir
“sübhanallah” zikri geçiyor. Ol nedenle aslımıza yani doğaya dönüş gerek bize.
Mavi Gölde hayli vakit geçirdik. Sonrasında biraz daha yukarı çıkarak Kulukkaya köyünde Gırık Bahçede yemek yedik. Yöresel lezzetlerde meşhurlarmış ama biz akşama doğru gittiğimiz için pek bir şey kalmamıştı nedense. :(
Elbette hızlıca
Giresun kalesini de gördük ve bir çay molası verdik. Ama adaya geçemedik. Uzaktan
çok cazip gelmedi.
Giresun’da Nerede
Kaldık?
Uzun bir yolcuğun
ardından Giresun’da da Ramada’da konakladık. Ramada Piraziz’de de aradığımızı bulduğumuzu söyleyemem. Personelin ikircikli davranışı hoş
değildi. Gitmeden önce onca aramama rağmen beklentimizin karşılandığını
düşünmüyorum. ☹ Odalar istediğimiz gibi değildi ama
yine de Ramadaların hakkını yememek lazım. Fakat potansiyelleri çok daha fazla;
o kesin.
Bir sonraki ile
yani Trabzon’a gitmeyi unutmayın. 😉
Yorumlar
Yorum Gönder